AB SÜRECİNDE SİVİL TOPLUMLA DİYALOG TOPLANTISI
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, AB üyelik sürecine katkıda bulunabilecek sivil toplum kuruluşları temsilcileriyle 6 Mart 2009 Cuma günü, MEB Şura Salonu'nda bir toplantı düzenledi.
Önümüzdeki dönemde de sivil toplum kuruluşları ile işbirliğinin daha da geliştirilmesi, görüş alışverişinde bulunulması ve katkılarının alınması amaçlanan toplantıda AB ve Türkiye arasındaki diyaloğa katılmak ve bu çerçevede faaliyetler gerçekleştirmek isteyen sivil toplum kuruluşları da ortak bir platformda kendilerini ifade etme şansı buldular.
Çok sayıda sivil toplum kuruluşu temsilcilerine söz verilen toplantının açılışında, Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış'ın yanında, AB Genel Sekreteri Oğuz Demiralp, TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu, TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ ve Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu Siyaset ve Basın Bölümü Müsteşarı Diego Mellado da birer konuşma yaptılar.
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, konuşmasında, toplantıyı karşılıklı diyaloğun ve ortak çabaların başlangıcı olarak nitelendirirken, sivil toplum konusuna Avrupa Birliği Bakanlığı olarak özel önem verdiklerini belirtti.Bağış, Avrupa Birliği'ne katılım sürecinde, sivil toplumun işleyişine yönelik yasal çerçevenin, en fazla demokratikleşen alanlardan biri olduğuna dikkat çekerek, Dernekler Kanunu ve Vakıflar Kanunu'nda önemli değişikliklerin yapıldığını söyledi ve "Örgütlenme özgürlüğünün önünü açıyoruz, yasakları kaldırıyoruz. Son olarak Vakıflar Kanununda Vakıflar Meclisine üye atanmasını öngören değişiklik bu demokratikleşme sürecine bir örnektir." dedi.
Yüzlerce sivil toplum kuruluşunun hibe kazandığı Sivil Toplum Diyaloğu projesinin artık bir marka olduğunu belirten Bağış "Başmüzakereci olarak Avrupa Birliğine üyelik yolunda sivil toplum kuruluşlarımızın da desteğine ihtiyacım var. 70 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını Avrupa Birliği üyeliğinin getirileri konusunda ve 450 milyon Avrupalıyı Türkiye'nin katkıları konusunda bilgilendirmek ve ikna etmek durumundayım." dedi.
Sivil Toplum Kuruluşları'nın seslerini Avrupa'da da duyurmalarını istediğini söyleyen Bağış, "Ankara'da konuşalım ve Avrupa'da ses getirelim." dedi ve konuşmasına şöyle devam etti:
"AB'de muadillerinizi bulun, diyalog ve temas başlatın. Kimlerle temas kurulacağı konusunda bizim katkımız gerekirse, biz yardımcı olalım. Avrupalı muadillerinizin kurultay ve toplantılarına katılın. Türkiye'yi orada temsil edin.
Sizler bir yandan ülkemizin sivilleşmesine katkıda bulunup, bu sürecin kendi insanımıza katkılarını ortaya koymaktasınız. Öte yandan, Avrupa Birliği üyesi ülkelerdeki muadilleriniz ile kuracağınız köprüler sayesinde Avrupa kamuoylarının ülkemize bakışını da olumlu yönde şekillendireceksiniz."
"Türkiye Cumhuriyeti devleti ya da hükümeti değil, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları, bireyler olarak AB'ye hızla ilerliyoruz" diyen Bağış, AB'nin zihnini ve gönlünü kazanmaları gerektiğini vurguladı. Bağış, bu çerçevede turizm konusuna da Avrupa kamuoyunun gönlünü kazanma açısından çok önem verdiğini ifade etti.Bağış, "Türkiye'de askeri, sivili, genci, yaşlısı, Alevisi, Sünnisi, Kürdü, Türkü, Çerkezi, Lazı, Ermenisi, Musevisi, Müslümanı hep beraber bir ortak hedef seçmek istersek, AB, birçoğumuzun ortak heyecanı haline gelmiş durumda" diye konuştu.
Türkiye'nin üyelik sürecinin 1959 yılında Rahmetli Menderes'in AET'ye yaptığı ortaklık başvurusu ile başladığını hatırlatan Bağış, 50 yıl sonra Başmüzakereci olarak bu bayrağı devralmanın kendisi için bir onur olduğunu söyledi ve "Bir yandan da çok zaman yitirildiğini biliyoruz. Aslında sürecin bu kadar uzamasında Avrupa Birliği sürecinin sadece devlet ve hükümet projesi olarak görülmesinin etkisi var." dedi.
Bağış konuşmasına şu sözlerle devam etti:
"Türkiye'nin hem AB üyeliği beklermiş gibi yapıp hem de onyılllarca kendi çevresine ördüğü duvarlar içinde yaşadığı dönemleri biliyoruz. O duvarların koruma sağladığı zannedilmiş. Halbuki duvarların Türkiye'yi ekonomik, siyasi ve sosyal olarak kilitlediğini biliyoruz. Türkiye'nin kilitlerini açma becerisi ya da cesareti gösteremeden AB'ye dilekçe verip dilekçenin işleme konmasını beklemek Türkiye'ye sadece zaman kaybettirmiştir.
Kilitlenmiş, donmuş bir ülkenin istikrarlı sayılması mümkün değildir. Sorunları dondurup buz dağının içine hapsettiğiniz zaman onlardan kurtulmuş olmazsınız. Güneş çıkar ve buz dağlarını eritir ve dondurduğunuzu zannettiğiniz sorunlar eskisinden daha karmaşık biçimde önünüze yığılır."
"Anadolu bir konuda heyecan duymuşsa onu hep başarmıştır" ifadesini kullanan Bağış, Türkiye'deki bu heyecanı iyi değerlendirmelerinin, bu süreçte birbirlerinin farklılıklarını değil, ortak paydalarını ön plana çıkararak, birbirlerine hoşgörüyle yaklaşarak, AB sürecinde birbirlerini daha iyi anlar hale gelmelerini sağlayacağına inandığını belirtti.Hükümet olarak Türkiye'nin bütün sorunlarına gün ışığında çare bulmak kararlılığında olduklarını belirten Bağış, "Türkiye'nin kilitlerini açtığımızda o müthiş tarihi enerjiyi harekete geçirmiş olacağız. Bu enerjinin ilk ışıkları bile hem Türkiye'mizi hem de Türkiye'nin çevresindeki geniş coğrafyayı heyecanlandırmaktadır.
Türkiye'nin canlı, hareketli, dinamik yapısı bizi ürkütmüyor. İşte sizler de o dinamik yapının temsilcilerisiniz. Türkiye'nin dinamizmi bazılarını ürkütür ve ürkütmüştür. Tam aksine, biz Türkiye'nin dinamizminin daha da hız kazanmasını istiyoruz." dedi.
Bağış, sorunları ertelemenin faydasına inanmadıklarını söyledi ve "zaten öyle bir siyasetimiz yok. Zaten ertelenen o sorunlar birikti birikti bugüne geldi ve o ertelenen sorunlarla şu an AK Parti Hükümeti olarak uğraşmaktayız. Amacımız yarına sorun bırakmamak ve geçmişin yığdığı sorunları çözmek" dedi.
Bağış konuşmasına şöyle devam etti:
" ‘Yabancı' olan herşeyin düşman sayıldığı bir korku ortamından, ‘Ortaklık' eşitlik, refah ve demokrasi ortamına geçiş yapmaktayız. Kendi sosyal yapımız, kendi birikimimiz, kültürümüz, ekonomimiz ve yaratıcılılığımızla bir zamanlar ‘yabancı' denen AB sürecine katılmaktayız."
AB projesini halkın projesi olarak gördüklerini, halkın ve sivil toplumun doğrudan bu süreçte yer alması gerektiğini belirten Bağış, bu sürecin sivil toplum olmadan tamamlanamayacağını kaydederek, "Yürüme modundan çıkıp koşmaya geçmek zorundayız" dedi.
Sivil toplumun demokratik, özgürlükçü ve aynı zamanda yaratıcı olduğunu belirten Bağış, "Yaratıcılık kavramının artık siyasi ve sosyal alanda günlük kullanıma girmesini arzulamaktayım. Yaratıcı olmak zorundayız. Bu tabii ki emirle kumandayla gerçekleşmez. O yüzden Sivil Toplum Kuruluşları'nın yaratıcılık kavramını elden bırakmamalarını diliyorum." dedi.
Bağış konuşmasına şu sözlerle devam etti:
"Türkiye'mizin dört bir yanından farklı illerden, farklı bölgelerden gelen, farklı alanlarda çalışan, farklı öncelikleri olan, farklı görüşlere sahip siz Sivil Toplum Gönüllülerin ortak bir ideali var: O da dünyanın en güzel ülkesi olan Türkiye'de insanca yaşayabilmek, çocuklarımıza daha demokrat, daha müreffeh bir ülke bırakmak. Daha iyiyi çoktan hak ettik... Atatürk de bu başarıyı hedeflemişti."
Süreç ortada... Süreç katılım gerektiriyor... Dolayısıyla halkın, sivil toplumun doğrudan bu süreçte yer alması gerekiyor. Bu süreç sizsiz olmaz. Süreci sizsiz tamamlayamayız. Gelin bu sürece katılın... Daha iyisini nasıl yapabiliriz, onu konuşalım. Şimdiye dek bir türlü yapılamayanları yapmaya başladık. Böyle bir toplantı için belki 20 yıl, belki de 50 yıl geç kaldık. Ama önemli olan, şu an yapıyoruz... Bir aradayız. Yürüme hızından koşu hızına geçersek zaman kazanırız. Türkiye'nin dinamizminin daha da artmasına ve güçlenmesine ihtiyacımız var. Dinamizm bizi korkutmuyor, bizi mutlu ediyor, bizi daha güçlü kılıyor"