"ŞİMDİYE KADAR ÜYELİK MÜZAKERELERİNE BAŞLAYIP DA BİTİREMEYEN ÜLKE YOK. TÜRKİYE DE İSTİSNA OLMAYACAKTIR"
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ve Avrupa Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği (EUROCHAMBRES) işbirliğinde "Türkiye-AB Sivil Toplum Diyaloğuna Odaların Katkısı: Türkiye-AB Oda Forumu Projesi" konulu toplantının açılışında konuşan Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, yeni görevine atandıktan sonra yoğun bir şekilde çalışmalara başladıklarını belirtti.
Bağış, önümüzdeki pazar günü Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte Brüksel'e giderek temaslarda bulunacaklarını hatırlatarak, bunun 1996'dan bu yana ilk Türkiye-AB ikili zirvesi olacağını söyledi.
AB ile tam üyelik müzakerelerinin felsefesinin altında Türkiye'nin daha güçlü ve müreffeh bir ülke olması hedefinin yattığını ifade eden Bağış, AB projesinin tüm kurumların ve halkın sahip çıkması durumunda gerçekleşebileceğini, ancak Türkiye içerisinde bu konsensüs sağlanırken, AB içinde de aynı konsensüsün oluşmasını beklediklerini vurguladı.
AB reform sürecinin yavaşladığına ilişkin eleştirilere değinen Bağış, Türkiye'nin bütün kurumlarıyla arkasında olduğu ulusal programı bulunduğunu, farklı etnik dillerde yayın yapan devlet televizyonunun kurulduğunu, Nazım Hikmet'e vatandaşlığının iade edildiğini, AB'den sorumlu bir devlet bakanlığı oluşturulduğunu belirterek, son 10-15 gün içinde atılan bu adımların karşılığını AB'den görmek istediklerini dile getirdi.
Bağış, AB'nin gelecekteki her türlü genişlemesinin AB kurumlarının yanı sıra AB üye ve aday ülkelerinin toplumları arasında güçlü, derin ve sürdürülebilir bir diyalogla desteklenmesi gerektiğine işaret ederek, "sivil toplum diyaloğunun karşılıklı görüş alış verişini artıracağını, sivil toplumun Türkiye'de siyasal, kültürel ve ekonomik gelişmelere katkıda bulunmasını sağlayacağını, farklı kültürleri politik ve ekonomik sistemleri bir araya getireceğini, bilgi eksikliklerini ortadan kaldıracağını, böylece gelecekteki katılımların zorlukları kadar, yaratacağı fırsatları da ortaya koyacağını" anlattı.
Avrupa'da 4 milyonun üzerinde Türkiye vatandaşının yaşadığını anımsatan Bağış, bu vatandaşların asimile olmalarını değil, entegre olmalarını teşvik ettiklerini, aynı zamanda Türkiye'de yaşayan on binlerce Avrupalı'nın da toplumlar arası diyalogda önemli rol oynadığını söyledi.
Bağış, vize sorununa ilişkin ise şunları söyledi: "Gerçekten insanı üzüyor. Ama bunların arkasında bizim de kendi aramızda güç birliğine gitmemiz lazım. Artık günümüzde haklı olmanın değil, güçlü olmanın esas olduğu bir dönemdeyiz. Biz kendi içimizde güçlü olmak zorundayız. Her kafadan bir ses çıkarsa, herkes farklı bir mesaj verirse olmaz. Tabii ki burada devletiyle, hükümetiyle, muhalefetiyle, iş dünyasıyla sivil toplum kuruluşlarıyla önemli olan kendi aramızdaki istişare mekanizmalarını iyi çalıştırmak. Tek ses, tek güç olarak müzakerelerde de omuz omuza vereceğiz. Bu uzlaşmanın, bu uyumun ortak payda ve menfaatlerimizi birlikte korumanın çok önemli olduğunu düşünüyorum."
Bağış, artık ticari ilişkilerin, siyasi ilişkilerin geliştirilmesinde önemli rol oynadığına işaret ederek, burada iş dünyasına büyük görev düştüğünü söyledi.
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Bağış, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Biz Türkiye'nin gerçekten tam demokrasiye kavuşmasını istiyoruz. Eğer daha fazla demokrasinin riski varsa, o riski üstlenmeye hazırız. Ama onlar da (AB) bu süreçte adil olmalılar. Oyun devam ederken oyunun kuralları değişmemeli. Bizden evvel aday olan ülkeler tam üyeliğe kavuşana kadar hangi şartlarla bu müzakereleri yürütmüşlerse, biz o şartları göğüslemeye hazırız. Biz bunu ülkemizin, milletimizin hak ettiği standartlara kavuşması için yapıyoruz. Artık Türkiye Avrupa'nın hasta adamı olmaktan çıkıp, AB'nin onurlu bir üyesi olma sürecindedir. Tam üyelik sürecinde birtakım sıkıntılar yaşayacağız, ama bu konuda kararlıyız, azimliyiz. Şunu da biliyoruz ki; şimdiye kadar üyelik müzakerelerine başlayıp da bitiremeyen ülke yok. Türkiye de hiçbir zaman istisna olmamıştır, olmayacaktır. Müzakerelerin bittiği gün Türkiye çok farklı bir Türkiye olacak. AB de çok farklı bir Avrupa olacak. Şimdiden o günle ilgili tasavvurlarda bulunmaktansa, günümüze, müzakerelere, işimize odaklanalım."